Türkiye’de faaliyette olan 169 siyasi parti, demokrasi için çeşitlilik mi, yoksa siyasi enflasyon mu yaratıyor? Bu kadar partiye gerçekten gerek var mı?
Türkiye, demokratik bir ülke olarak siyasi çeşitliliğe önem veren bir yapıya sahiptir. Ancak, 2025 yılı itibarıyla faaliyette olan 169 siyasi partiyle bu çeşitlilik, bazıları tarafından bir “siyasi enflasyon” olarak değerlendiriliyor. Bu durum, “Bu kadar partiye gerçekten gerek var mı?” sorusunu akıllara getiriyor.
Demokrasi ve parti çokluğu…
Demokrasi, farklı görüşlerin temsil edilmesi ve halkın seçme hakkını kullanabilmesi için birden fazla partiyi gerektirir. Ancak, siyasi partilerin bu kadar fazla sayıya ulaşması, sistemin etkinliğini ve gerekliliğini sorgulatan bir noktaya gelmiş durumda. Mevcut tabloda, partilerin büyük bir kısmı ne mecliste temsil ediliyor ne de geniş bir tabana sahip. Çoğu, yalnızca kuruluş aşamasında kalıyor veya seçimlerde çok az oy alarak faaliyetlerini sürdürüyor.
169 parti: Gereklilik mi, karmaşa mı?
169 faal siyasi parti, vatandaşın tercihini genişletmek yerine kafa karışıklığına yol açabiliyor. Özellikle seçim dönemlerinde seçmen, küçük partilerin varlığı nedeniyle oy pusulasında yüzlerce farklı seçenekle karşılaşıyor. Bu durumun yaratabileceği olası sonuçlar şunlardır:
Siyasi görünürlük eksikliği: Birçok parti, halk arasında yeterince tanınmıyor ve geniş çaplı bir kampanya yürütme gücüne sahip değil.
Temsiliyet sorunu: Küçük partiler genellikle düşük oy oranlarına sahip olduğundan, mecliste temsil edilme ihtimalleri düşük.
Siyasi partilerin kuruluş kolaylığı
Türkiye’de siyasi parti kurmak için nispeten kolay şartlar sunulması, bu sayının artmasında önemli bir etken. Siyasi partilerin kurulabilmesi için en az 30 kişinin bir araya gelmesi ve belirli prosedürleri yerine getirmesi yeterli. Ancak, bu kolaylık çoğu zaman kalıcı ve etkili olmayan yapılar ortaya çıkarabiliyor. Partilerin birçoğu yalnızca tabela partisi olarak kalırken, aktif bir kitleye ulaşmayı başaramıyor.
Bu kadar partiye gerçekten ihtiyaç var mı?
Çok partili bir sistem, elbette demokrasinin sağlıklı işlemesi için önemlidir. Ancak, bu kadar fazla partinin varlığı, demokrasiye zarar verme riski de taşır. Türkiye’de siyasi partilerin büyük bir kısmı, benzer ideolojilere sahip oldukları halde birleşmek yerine ayrı partiler kurarak bölünmüş bir yapı oluşturuyor. Bu durum, siyasi gücün dağılmasına ve etkili politikaların uygulanmasının zorlaşmasına neden oluyor.
Alternatif bir yaklaşım: Konsolidasyon
Mevcut durumun daha etkin bir hale getirilebilmesi için partiler arasında konsolidasyon, yani birleşmelerin teşvik edilmesi bir çözüm olabilir. Benzer ideolojilere sahip partilerin bir araya gelmesi:
Daha güçlü bir siyasi alternatif yaratır,
Mecliste temsil edilmeyi kolaylaştırır.
Seçmenin gözüyle: Karmaşa ve güvensizlik
Bu kadar çok partinin varlığı, seçmende güvensizlik yaratabilir. Halk, yalnızca seçim döneminde adını duyduğu veya herhangi bir ciddi politika üretmeyen partilere karşı mesafeli bir tavır sergileyebilir. Bu durum, uzun vadede demokrasiye olan inancın zayıflamasına neden olabilir.
Az ve öz daha etkili olabilir
169 siyasi partinin varlığı, demokrasi adına zengin bir görüntü sunsa da, uygulamada büyük bir etkinlik sorununa yol açıyor. Daha az ama güçlü partilerin varlığı, siyasetin daha etkili işlemesini ve halkın temsil edilmesini kolaylaştırabilir. Bu nedenle, siyasi partilerin kurulması ve faaliyet göstermesiyle ilgili kriterlerin gözden geçirilmesi, Türk demokrasisinin daha sağlıklı işlemesi için önemli bir adım olabilir.
Demokrasinin temel taşlarından biri olan siyasi partiler, yalnızca varlıklarıyla değil, ürettikleri politikalar ve halk üzerindeki etkileriyle değerlidir. Türkiye’nin geleceği, bu yapıyı daha etkin ve sade bir hale getirmekten geçebilir.
19 yaşındaki kasiyer Nida, çalıştığı mağazada dedesi yaşındaki bir müşterinin tacizine uğradığını iddia ederek olayı sosyal medyada duyurdu. Polise başvuran genç kadına, mağaza yönetimi de avukat desteğiyle sahip çıkıyor. #FloodVoice
19 yaşındaki kasiyer Nida, İstanbul’da çalıştığı bir mağazada müşteri tarafından tacize uğradığını iddia etti. Genç kadın, yaşananları sosyal medya hesabından duyurarak yardım çağrısında bulundu. Mağaza yetkililerinin de destek verdiğini belirten Nida, pazartesi günü avukat eşliğinde savcılığa başvurmaya hazırlanıyor.
Çorap sorma bahanesiyle yaklaştı
İddiaya göre, 65 yaşlarında olduğu belirtilen bir erkek müşteri, Nida’dan çorap reyonunu göstermesini istedi. Müşteri, Nida’ya “Torunum yaşındasın, çok tatlısın” şeklinde sözler sarf ederek yaklaşmaya devam etti. İlk başta niyetini anlamadığını söyleyen Nida, “Dedem yaşında olduğu için fazla önemsemedim” ifadelerini kullandı.
Fiziksel temas iddiası
Ancak genç kasiyerin anlattıklarına göre, söz konusu müşteri kısa süre sonra fiziksel sınırlara da müdahalede bulundu. Önce yanağından makas almakla başlayan tacizin, sarılmaya ve öpmeye çalışmaya kadar ilerlediği, son olarak da göğsünü avuçladığı ileri sürüldü. O sırada Nida’nın bağırarak tepki gösterdiği, fakat müşterinin “Yanlış anladın” diyerek hızla mağazadan kaçtığı iddia edildi.
Genç kız, polise başvurdu
Olayın hemen ardından polise gittiğini belirten Nida, mağaza kameralarındaki görüntülerin belirsizliği nedeniyle şüphelinin teşhisinde zorluk yaşanabileceğini ifade etti. Kendisinin mağduriyetini Twitter üzerinden açıkladığı belirten genç kadın, “En azından sesimi duyurmak istedim. Başka çarem yoktu” dedi.
Mağaza yöneticileri destek oluyor
Nida, attığı tweete gelen destek mesajları sonrasında bölge müdürü ve mağaza müdürüyle görüştüğünü, onların da konuyu yakından takip ettiğini söyledi. Mağaza yönetiminin avukat görevlendirdiği ve Nida’yı savcılığa götürecekleri bildirildi. “Bu konunun çözülmesini umut ediyorum” diyen Nida, “Tek istediğim, böyle olayların cezasız kalmaması ve başka kadınların da sesini duyurabilmesi” ifadeleriyle sözlerini noktaladı.
Olayla ilgili başlatılan yasal sürecin nasıl sonuçlanacağı merakla bekleniyor.
Ünlü yönetmen Sinan Çetin, cumhuriyet anlayışına getirdiği “paternalist devlet” eleştirisiyle bir kez daha tartışmaların odağında. “Cumhuriyetin özü değil, dayatmacı yaklaşım rahatsız ediyor” diyen Çetin, yıllar içinde verdiği röportajlarda öne sürdüğü görüşleri savunmaya devam ediyor.
Ünlü yönetmen ve yapımcı Sinan Çetin, yıllar içinde cumhuriyet hakkında yaptığı açıklamalarla sık sık gündeme geldi. Farklı tarihlerde verdiği röportajlar ve katıldığı televizyon programlarında “dayatmacı devlet anlayışı” ile ilgili eleştirileri dikkat çeken Çetin’in, bu sözleri kamuoyunda geniş tartışmalar yarattı. Peki, Sinan Çetin’in “cumhuriyet” odaklı düşünceleri nasıl şekillendi ve ne tür tepkilerle karşılandı? İşte arşivlere yansıyan sözleri ve olayların özeti…
“Paternalist devlet” eleştirisi
Sinan Çetin’in cumhuriyetle ilgili en bilinen çıkışları, devletin bireye “ebeveyn tavrıyla” yaklaştığı yönündeki açıklamaları oldu.
2012-2013 yıllarında Milliyet ve Hürriyet başta olmak üzere bazı gazetelere verdiği röportajlarda, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihsel süreç içerisinde “paternalist” (babacı) bir üslup benimsediğini, vatandaşın kendi kararlarını almasına yeterince alan açmadığını öne sürdü.
Televizyon programlarında da gündeme getirdiği bu görüşe göre, “Devlet, büyük bir aile reisi gibi davranarak bireyin sorumluluk almasını ve özgür düşünmesini engelliyor.”
Bu yaklaşım, bazı çevreler tarafından “cumhuriyet düşmanlığı” olarak yorumlansa da yönetmen bu eleştirinin esasen “baskıcı devlet” modeline yönelik olduğunu, cumhuriyeti hedef almadan böyle bir düşünceyi savunabileceğini sıklıkla ifade etti.
“Cumhuriyete karşı değil, dayatmacılığa karşıyım”
Çetin’in sözlerinin yanlış anlaşıldığını düşündüğü nokta ise cumhuriyet kavramının kendisine “topyekûn” karşı olduğu iddiası.
2010’lu yıllarda verdiği çeşitli söyleşilerde, “Benim cumhuriyetle sorunum yok” diyerek, asıl meselesinin “resmî ideolojinin” dayatmacı biçimine olduğunu belirtti.
Kendisine yöneltilen “Atatürk karşıtlığı” suçlamalarına cevaben de cumhuriyetin özünün özgürlükçü olduğunu, ancak Türkiye’de tarihsel olarak gelişen “vesayetçi” anlayışın, bu idealin hayata geçirilmesini sekteye uğrattığını savundu.
Bu noktada Çetin’in, cumhuriyetin kurucu değerlerine saldırıdan çok, “Devletin kendini bireyden üstün gören” bakış açısına karşı çıktığı sıklıkla kaydedildi.
Eğitim sistemi üzerinden yöneltilen eleştiri
Sinan Çetin’in görüşlerini en çok gündeme getiren bir diğer başlık da eğitim sistemiydi.
2000’lerin ortalarında katıldığı bir televizyon programında, “Okullarda sorgulayan ve üreten bir nesil yetiştirmek yerine, tek tip düşünceye dayalı bir model benimsendi” diyerek cumhuriyetin “resmî ideoloji” çizgisinin eğitimle pekiştirildiğini öne sürdü.
Bu sözler, kamuoyunda “Kemalist eğitim sistemini hedef alıyor” ya da “Cumhuriyetin temel kazanımlarını küçümsüyor” tartışmalarına yol açtı.
Ancak Çetin, kendi deyimiyle amacının “ideolojik dayatmaları eleştirmek” olduğunu ve cumhuriyetin kurulma sürecinde eğitim reformu gibi önemli gelişmelerin de altını çizmek gerektiğini ifade etti.
“Cumhuriyet düşmanlığı yapıyor” denildi
Sinan Çetin’in bu yorumları, onun “özgürlükçü” bir yaklaşımı savunduğunu öne sürenler tarafından desteklenirken, “Cumhuriyet karşıtı” olduğunu düşünenlerin de tepkisini çekti.
Gazete manşetlerinde ve tartışma programlarında, Çetin’in açıklamalarına sık sık yer verilerek “Cumhuriyet düşmanlığı yapıyor” başlıkları atıldı.
Yönetmen ise bu suçlamalara karşı, “Cumhuriyeti bir yönetim biçimi olarak destekliyorum; ama Türkiye’de şekillenen dayatmacı, vesayetçi akla itiraz ediyorum,” diyerek kendisini savundu.
Zaman zaman, özellikle ulusal bayramlar veya cumhuriyetin yıldönümlerinde bu tartışmalar yeniden alevlendi, Çetin’in eski röportajları sosyal medyada tekrar dolaşıma girdi.
2024 yılında televizyon izlenme alışkanlıklarında önemli değişiklikler yaşandı. Özellikle ulusal kanallar arasındaki rekabet hız kesmeden sürerken, ATV zirvedeki yerini sağlamlaştırarak yılın en çok izlenen kanalı oldu. Onu TV8 ve Show TV gibi iddialı rakipler yakından takip etti.
Televizyon, 2024 yılında da Türkiye’de en çok tercih edilen eğlence ve haber alma araçlarından biri olmaya devam etti. Özellikle dijital platformların yükselişi sürse de ulusal kanallar, gerek gündüz kuşağında gerekse prime time’da izleyicileri ekran başına çekmeyi başardı. Her geçen gün artan dizi, yarışma programı ve haber bülteni rekabeti içinde reyting oranlarındaki değişimler de dikkat çekti. İşte 2024 yılına ait Total Day (tüm gün) verilerine göre en çok izlenen televizyon kanalları ve reyting rakamları…
2024’ün en çok izlenen kanalları hangileri?
ATV – Toplam Reyting: 1.41 2024 yılının lideri ATV, özellikle iddialı dizi projeleri ve hafta sonu eğlence programlarıyla izleyicileri kendine çekti. Ana haber bültenindeki yükseliş ve hafta içi akşam dizilerindeki başarı, ATV’nin tüm gün izlenme oranlarını zirveye taşıdı.
TV8 – Toplam Reyting: 1.10 Acun Ilıcalı’nın sahibi olduğu TV8, ünlü yarışma formatları ve reality şovlarıyla yılın en çok konuşulan kanallarından biri oldu. Prime time kuşağında öne çıkan programların yanı sıra gündüz kuşağına da çeşitlilik getiren kanal, ikinci sıradan listeye adını yazdırdı.
SHOW TV – Toplam Reyting: 1.09 Show TV, başta hafta içi kuşaklarında yer alan talk show’lar ve yerli dizileri ile başarıya ulaştı. Yıllardır iddiasını sürdüren eğlence programları ve haber bültenleri de Show TV’ye 2024’te zirveye yakın bir konum sağladı.
NOW – Toplam Reyting: 1.00 Yükselen bir kanal olarak dikkat çeken NOW, yıl içinde pek çok yeni dizi ve program yatırımı yaptı. Özellikle akşam saatlerinde yayınlanan yerli drama ve yarışma formatlarıyla geniş bir izleyici kitlesine ulaşarak dördüncü sıraya yerleşti.
KANAL D – Toplam Reyting: 0.93 Kanal D, köklü dizi geleneğini 2024’te de sürdürdü. Hem aile komedileri hem de dram türündeki yapımlarıyla izleyiciyi ekrana kilitleyen kanal, haber bültenindeki istikrarlı performansıyla da sıralamada üst sıralarda kalmayı başardı.
TRT 1 – Toplam Reyting: 0.81 Kamu yayıncılığının öncüsü TRT 1, özellikle tarihî ve kültürel dizilerle yine yılın en çok izlenen kanalları arasına girmeyi başardı. Ramazan ayı boyunca özel yayınların yanı sıra spor karşılaşmaları ve belgesel kuşağıyla da farklı kitlelerin beğenisini kazandı.
STAR TV – Toplam Reyting: 0.76 Popüler dizileri ve eğlence programlarıyla geleneksel izleyici tabanını koruyan Star TV, 2024 yılında da ilk 10 içerisinde yer aldı. Yaz dönemine yönelik dizi ve yarışma hamleleri, kanala istikrarlı bir reyting katkısı sağladı.
KANAL 7 – Toplam Reyting: 0.47 Uzun yıllardır yayın çizgisini koruyan Kanal 7, özellikle hafta sonu dini ve kültürel programlarının yanı sıra yerli dizilerle sadık bir izleyici kitlesine sahip. Aile odaklı içeriğini çeşitlendiren kanal, listedeki yerini sağlamlaştırdı.
TRT ÇOCUK – Toplam Reyting: 0.30 Çocuklara yönelik eğitici ve eğlendirici programlarıyla rakipsiz kabul edilen TRT Çocuk, ailelerin güvenle tercih ettiği bir kanal olmaya devam ediyor. Gündüz kuşağında önemli bir izleyici kitlesine ulaşan kanal, genel sıralamada dokuzuncu sırada kendine yer buldu.
TRT HABER – Toplam Reyting: 0.29 Türkiye Radyo Televizyon Kurumu’nun haber kanalı olan TRT Haber, 2024 yılında da önemli bir izleyici kitlesine sahip oldu. Gündeme dair hızlı ve kapsamlı yayınları, özel röportajları ve canlı yayınlarıyla haber takipçilerinin ilgi odağı haline geldi.
Dikkat çeken diğer kanallar
CNN TÜRK (0.25) ve NTV (0.12) gibi haber kanalları, ana haber saatlerindeki tartışma programlarıyla izleyici çekmeyi sürdürdü.
TRT SPOR (0.17), ulusal ve uluslararası spor etkinliklerini ekrana taşıyarak sporseverlerin değişmez adresi olmaya devam etti.
HALK TV (0.22), siyaset ve tartışma programlarıyla yükselişini sürdürürken; SOZCU TV (0.13) yeni yüzleri ekrana çıkararak kendini göstermeye başladı.
Çocuk kanalları arasında CARTOON NETWORK (0.16) ve MINIKA ÇOCUK (0.07) çeşitli çizgi film ve animasyon içerikleriyle belirli bir kitleye hitap etmeyi başardı.
2024’te reytingi artan kanallar
360
2023: 0.13
2024: 0.15
Fark: +0.02 (Yükseliş)
Show TV
2023: 0.97
2024: 1.09
Fark: +0.12 (Yükseliş)
TEVE2
2023: 0.20
2024: 0.21
Fark: +0.01 (Yükseliş)
TRT SPOR
2023: 0.16
2024: 0.17
Fark: +0.01 (Yükseliş)
TV4
2023: 0.04
2024: 0.05
Fark: +0.01 (Yükseliş)
TV8
2023: 0.87
2024: 1.10
Fark: +0.23 (Yükseliş)
2024’te reytingi düşen kanallar
TTV
2023: 15.53
2024: 14.83
Fark: -0.70
A2
2023: 0.27
2024: 0.21
Fark: -0.06
AHABER
2023: 0.25
2024: 0.21
Fark: -0.04
A SPOR TV
2023: 0.14
2024: 0.13
Fark: -0.01
ATV
2023: 1.72
2024: 1.41
Fark: -0.31
Cartoon Network
2023: 0.20
2024: 0.16
Fark: -0.04
CNN TÜRK
2023: 0.31
2024: 0.25
Fark: -0.06
DMAX
2023: 0.14
2024: 0.11
Fark: -0.03
HABER GLOBAL
2023: 0.06
2024: 0.04
Fark: -0.02
HABERTÜRK
2023: 0.17
2024: 0.12
Fark: -0.05
HALK TV
2023: 0.28
2024: 0.22
Fark: -0.06
KANAL 7
2023: 0.48
2024: 0.47
Fark: -0.01
KANAL D
2023: 1.00
2024: 0.93
Fark: -0.07
KRT TV
2023: 0.04
2024: 0.02
Fark: -0.02
MINIKA ÇOCUK
2023: 0.09
2024: 0.07
Fark: -0.02
NTV
2023: 0.15
2024: 0.12
Fark: -0.03
STAR TV
2023: 0.90
2024: 0.76
Fark: -0.14
TELE1
2023: 0.08
2024: 0.05
Fark: -0.03
TGRT HABER
2023: 0.09
2024: 0.07
Fark: -0.02
TLC
2023: 0.12
2024: 0.11
Fark: -0.01
TRT 1
2023: 0.83
2024: 0.81
Fark: -0.02
TRT BELGESEL
2023: 0.25
2024: 0.21
Fark: -0.04
TRT ÇOCUK
2023: 0.35
2024: 0.30
Fark: -0.05
TRT HABER
2023: 0.39
2024: 0.29
Fark: -0.10
ULKE TV
2023: 0.07
2024: 0.05
Fark: -0.02
2024’te reytingi aynı kalan kanallar
BENGÜTÜRK (0.00 → 0.00)
BEYAZ TV (0.18 → 0.18)
FLASH HABER TV (0.02 → 0.02)
TRT KURDİ (0.01 → 0.01)
TRT MÜZİK (0.04 → 0.04)
TRT SPOR YILDIZ (0.02 → 0.02)
TV8,5 (0.06 → 0.06)
TV100 (0.05 → 0.05)
ULUSAL KANAL (0.00 → 0.00)
DİYANET TV (0.01 → 0.01)
2024 reyting rekabeti ne gösteriyor?
2024 yılı televizyon reytingleri, klasik televizyon kanallarının hala güçlü bir izleyici tabanına sahip olduğunu gösteriyor. Dijital platformlardaki büyümeye rağmen, özellikle dizi ve yarışma programlarıyla ulusal kanallar geleneksel izleyiciyi ekran başına çekmeyi sürdürüyor. Haber kanalları da hem gündemdeki sıcak gelişmeleri hem de çeşitli tartışma programlarını izleyicilerle buluşturarak kendi alanlarındaki rekabeti artırıyor.
Her ne kadar dijital yayın platformları yıl boyunca pek çok yapımı izleyicilere sunsa da geniş kitlelere ulaşma konusunda geleneksel televizyon yayınlarının hâlâ önemli bir rol oynadığı görülüyor. 2025’te kanalların yeni dizi projeleri, yarışma formatları ve özel canlı yayınlarla rekabeti daha da kızıştırması bekleniyor.
Asgari ücret, dünya genelinde farklılık gösteren ve milyonlarca çalışanı doğrudan etkileyen bir konu. Türkiye’deki asgari ücretin alım gücü ve diğer ülkelerle karşılaştırılması ise sıkça tartışılıyor.
Çalışanların geçimlerini sağlayabilmeleri için belirlenen en düşük ücret olan asgari ücret, ülkeden ülkeye büyük farklılıklar gösteriyor. Bu farklılıklar, ülkelerin ekonomik gelişmişlik düzeyleri, yaşam maliyetleri ve sosyal politikaları gibi faktörlerden kaynaklanıyor. Türkiye’de asgari ücret, her yıl Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından belirleniyor ve milyonlarca çalışanı etkiliyor.
Türkiye’de asgari ücret ne kadar?
Türkiye‘de 2024 yılı için brüt 20 bin 2,50 TL olarak belirlenen asgari ücret, net 17 bin 2 TL’ye denk geliyor. Bu rakam, TÜİK’in açıkladığı yoksulluk sınırının (37 bin 111 TL) altında kalıyor. Türkiye’de asgari ücretle çalışanların oranı ise oldukça yüksek. DİSK’in verilerine göre, Türkiye’de çalışanların yüzde 47,5’i asgari ücret veya daha altında bir ücretle çalışıyor.
Avrupa ülkelerinde asgari ücret ne kadar?
Avrupa ülkelerinde asgari ücret, genellikle Türkiye’den daha yüksek seviyede. Örneğin, Lüksemburg’da asgari ücret aylık 2 bin 387 euro iken, Almanya’da bin 621 euro, Fransa’da bin 709 euro, Hollanda’da bin 934 euro seviyesinde. Bu ülkelerde asgari ücretle çalışanların oranı ise Türkiye’ye göre daha düşük. Letonya ve Litvanya’da bu oran yüzde 1,2 iken, OECD ortalaması yüzde 12,9.
Alım gücü nedir?
Asgari ücretin alım gücü, ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. Türkiye’de asgari ücretle çalışan bir kişinin alım gücü, Avrupa ülkelerindeki asgari ücretle çalışan bir kişinin alım gücünden daha düşük. Bu durum, Türkiye’deki yaşam maliyetlerinin ve enflasyonun yüksek olmasından kaynaklanıyor.
Asgari ücret ne kadar olmalı?
Asgari ücret, dünya genelinde tartışılan bir konu. Bazı ekonomistler, asgari ücretin yükseltilmesinin işsizliği artıracağını savunurken, bazıları ise asgari ücretin yükseltilmesinin çalışanların alım gücünü artıracağını ve ekonomiyi canlandıracağını savunuyor.
Asgari ücret, çalışanların yaşam standartlarını doğrudan etkileyen önemli bir faktör. Türkiye’de asgari ücretin alım gücünün artırılması ve çalışanların insanca bir yaşam sürdürebilmeleri için gerekli düzenlemelerin yapılması büyük önem taşıyor.
İstanbul‘da yaşanan büyük deprem korkusu, vatandaşların en çok merak ettiği soruyu gündeme getiriyor: “Depremde en güvenli yer neresi?” Bu soruya cevap vermeden önce uzmanların görüşleri ve yapılan bilimsel çalışmalar ışığında, deprem riskini azaltmaya yönelik bazı önlemler ve güvenli kabul edilebilecek bölgeler hakkında bilgi vermek gerekiyor.
İstanbul’un büyük bir depremle sarsılması ihtimali, yalnızca şehir sakinlerini değil tüm Türkiye‘yi tedirgin ediyor. Özellikle “depremde en güvenli yer neresi?” sorusu, vatandaşların en büyük merak konusu haline geldi. Bu sorunun yanıtı depremin etkileri, büyüklüğü, merkez üssü ve yerin jeolojik yapısı gibi birçok faktöre bağlı olarak değişiklik göstermektedir.
Binanın sağlamlığına bağlı!
Deprem uzmanları, İstanbul’da güvenli bölgelerden bahsetmek yerine, yapıların depreme dayanıklılığına dikkat çekmektedirler. Yani, hangi ilçede oturulduğu kadar, oturduğunuz binanın ne kadar sağlam olduğu da hayati önem taşımaktadır.
Deprem yönetmeliğine uygun yapılar: Binaların güncel deprem yönetmeliklerine uygun olarak inşa edilmiş olması, depremde daha az hasar görmelerini sağlayacaktır.
Zemin etüdü: Binaların yapıldığı zeminin yapısı da önemlidir. Zemin etüdü yapılmadan inşa edilen binalar, depremde daha fazla risk altındadır.
Kentsel dönüşüm: Kentsel dönüşüm projeleri, eski ve riskli yapıların yenilenmesi açısından önemlidir. Bu projeler sayesinde, depreme dayanıklı yeni konutlara kavuşmak mümkün olacaktır.
Sakın bu yanılgıya kapılmayın!
Bazı bölgelerin depremden daha az etkileneceği yönünde yaygın inanışlar bulunmaktadır. Ancak, bu tür genel geçer yargılar, bilimsel verilere dayanmamaktadır. Herhangi bir bölgenin tamamen güvenli olduğu söylenemez.
Sakin kalın: Panik yapmadan, çevrenizdeki insanları sakinleştirmeye çalışın.
Güvenli bir yer bulun: Evinizde, iş yerinizde veya bulunduğunuz yerde en yakın güvenli bölgeye sığının.
Eşyalardan uzak durun: Düşebilecek eşyaların altına girmekten kaçının.
Dışarı çıkmayın: Deprem sırasında dışarı çıkmaya çalışmak büyük risk taşımaktadır.
En güvenli yer neresi?
İstanbul’da güvenli yerler sınırlıdır ancak zemin yapısı sağlam olan ve depreme dayanıklı binaların bulunduğu bölgeler daha güvenli kabul edilir.
Kuzeydeki bölgeler: Şehrin kuzeyinde yer alan Sarıyer, Şişli, Eyüp gibi daha az yoğun yapılaşmaya sahip olan bölgeler daha güvenli olabilir. Buralardaki binaların bir kısmı yeni yapılmış ve deprem yönetmeliğine uygun olarak inşa edilmiştir.
Avrupa yakasının iç kesimleri: Şehir merkezine uzak, zemini sağlam olan yerler daha güvenlidir. Ancak deprem sonrası ulaşım ve altyapı sorunları, bu bölgelerde de zorluk yaratacaktır.
İstanbul’da deprem riski her zaman var. Bu riski azaltmak için yapılarımızın güvenliğini sağlamak ve deprem öncesi hazırlıklı olmak hayati önem taşımaktadır. “En güvenli yer neresi?” sorusunun yerine, “Oturduğumuz yer ne kadar güvenli?” sorusunu sormak ve bu konuda bilinçlenmek gerekmektedir.
İstanbul’da beklenen büyük Marmara depremi, hem Türkiye’nin en kalabalık şehri olması hem de ekonomik ve kültürel merkez olması nedeniyle çok büyük etkiler yaratacaktır. Yapılan bilimsel çalışmalar ve geçmiş deprem verileri ışığında, olası bir İstanbul depreminde yaşanabilecek senaryolar üzerine Gazete Desek sizin için bir çalışma gerçekleştirdi. İşte karşınızda Büyük İstanbul Depremi ile ilgili detaylı bir analiz…
İstanbul, 15 milyonu aşkın nüfusuyla Türkiye‘nin en büyük şehridir. Depremin şiddetine bağlı olarak, özellikle riskli binalarda yaşayanlar ciddi tehdit altında olacaktır. Öngörülen senaryolara göre:
Nüfus yoğunluğu yüksek bölgeler: Kadıköy, Kartal, Bakırköy, Avcılar, Zeytinburnu, Küçükçekmece gibi yerleşim bölgeleri en fazla etkilenecek yerler arasındadır. Deprem esnasında bu bölgelerdeki yıkım ve can kaybı oranı yüksek olacaktır.
Tahmini nüfus kaybı: Marmara Denizi içerisinde kırılması beklenen Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda meydana gelecek 7.4 ile 7.7 büyüklüğündeki bir depremde, İstanbul’da 620 bin kişi hayatını kaybedebilir. Bu tahminler, 1509 yılındaki İstanbul depremine dayanmaktadır. Ayrıca, milyonlarca insan yaralanacak veya travmatik etkiler yaşayacaktır.
Göç hareketleri: Böylesine büyük bir deprem, şehirden büyük çaplı göçlere neden olabilir. Özellikle deprem sonrası yaşam koşullarının kötüleşmesi ve yıkılan binalar sebebiyle İstanbul’dan diğer illere göç hızlanabilir.
En riskli yapılar Avcılar’da
İstanbul’da birçok bina eski ve depreme dayanıksızdır. Özellikle kentsel dönüşüm projeleri yeterli hızda ilerlemediği için risk büyüktür.
Tahmini bina yıkımı: Yapılan çalışmalara göre, olası bir 7.5 büyüklüğündeki İstanbul depreminde 34 bin bina tamamen yıkılabilir ve 100 bin civarında bina ciddi hasar görebilir. Bu, yüz binlerce insanın evsiz kalmasına yol açacaktır.
Eski ve riskli yapılar: Özellikle Avcılar, Zeytinburnu ve Küçükçekmece gibi ilçelerde bulunan binaların önemli bir kısmı yıkılma riski taşımaktadır. İstanbul genelinde deprem yönetmeliğine uygun olmayan yapı stoku büyük bir sorun teşkil etmektedir.
Can kaybı 100 bini aşabilir!
Yıkılan binalardan çok, yok olan hayatlar daha büyük bir problemdir. Ancak ne var ki binaların yıkılmamasını sağlamak da yönetmeliğe uymaktan, yani insanları hayatta tutmayı, yaşamlarını değerli görmeyi anlamaktan geçmektedir. İstanbul’da ne yazık ki şu anda durum pek iç açıcı gözükmüyor. Can kaybı sayısı depremin büyüklüğüne, merkez üssüne ve yapısal risklere bağlı olarak değişse de olası senaryo şöyle:
Marmara Denizi’nde 7.7 büyüklüğünde bir deprem meydana geldiğinde, en az 100 bin kişinin hayatını kaybedebileceği öngörülmektedir. Ancak depremin gerçekleştiği saat, binaların durumu ve insanların konumu gibi faktörler bu sayıyı artırabilir veya azaltabilir.
İlk yardım ve sağlık sistemi: Deprem sonrası sağlık hizmetlerinin yetersiz kalması ve birçok hastanenin yıkılma veya hasar görme riski, kayıpları artıracaktır. Özellikle şehir genelinde travmalar ve ciddi yaralanmalarla başa çıkmak zor olacaktır.
Kadıköy ve Avcılar’a dikkat!
Marmara Denizi’nin kuzeyi: Depremin merkez üssü Marmara Denizi olacak ve İstanbul’un Avrupa Yakası, özellikle sahil kesimleri en çok etkilenen yerler arasında olacaktır. Avcılar, Bakırköy, Zeytinburnu ve Silivri gibi sahil şeridindeki yerleşim bölgeleri büyük risk altındadır.
Kadıköy, Kartal ve Maltepe: Asya Yakası’nda ise Kadıköy, Kartal ve Maltepe, fay hattına yakınlıkları sebebiyle büyük hasar görecektir. Zeytinburnu ve Avcılar, zemin yapısı ve bina stokunun eski olması nedeniyle en fazla yıkımın yaşanacağı bölgeler olarak öne çıkmaktadır.
İstanbul’da güvenli yerler sınırlıdır ancak zemin yapısı sağlam olan ve depreme dayanıklı binaların bulunduğu bölgeler daha güvenli kabul edilir.
Kuzeydeki bölgeler: Şehrin kuzeyinde yer alan Sarıyer, Şişli, Eyüp gibi daha az yoğun yapılaşmaya sahip olan bölgeler daha güvenli olabilir. Buralardaki binaların bir kısmı yeni yapılmış ve deprem yönetmeliğine uygun olarak inşa edilmiştir.
Avrupa yakasının iç kesimleri: Şehir merkezine uzak, zemini sağlam olan yerler daha güvenlidir. Ancak deprem sonrası ulaşım ve altyapı sorunları, bu bölgelerde de zorluk yaratacaktır.
Deprem 11 yıl içinde gerçekleşecek
Marmara Denizi’ndeki fay hattında biriken enerji ve geçmiş veriler, depremin önümüzdeki 11 yıl içinde gerçekleşme olasılığının çok yüksek olduğunu göstermektedir. Bilim insanlarına göre, Marmara Denizi içerisindeki fay hattının kırılmasıyla büyük bir deprem yaşanması yüzde 65 olasılıkla tahmin edilmektedir.
Şimdi sırada depremden sonra neler yaşanabileceğiyle ilgili hazırladığımız soru cevap turumuz var.
Deprem sonrası barınma sorunu
Deprem sonrası barınma sorunları büyük olacaktır. Mevcut toplanma alanlarının yetersizliği, deprem sonrası ciddi sıkıntılar doğurabilir. 1999 depreminden sonra belirlenen 470 toplanma alanı, günümüzde sadece 77’ye düşmüştür ve bu alanların çoğu yapılaşmaya açılmıştır.
İstanbul’da deprem sonrası yangın riski var mı?
İstanbul’da deprem sonrası özellikle doğalgaz hattının hasar görmesi sonucu büyük yangınların çıkma riski yüksektir. Bu yangınların kontrol altına alınması, yıkılan binalar ve kapalı yollar nedeniyle zor olacaktır.
Ulaşım nasıl sağlanacak?
İstanbul’un mevcut trafik altyapısı, bir deprem sonrasında ciddi şekilde etkilenecek ve acil müdahale yolları tıkalı olacaktır. Halkalı Caddesi gibi önemli yollar, deprem sonrası bile yetersiz kalacaktır.
Tsunami riski var mı?
Marmara Denizi’nde yaşanacak büyük bir deprem sonrası tsunami riski bulunmaktadır. 1509 yılındaki depremde olduğu gibi, Marmara Denizi’nde meydana gelebilecek tsunami, 6 metreyi aşan dalgalar oluşturabilir ve sahil şeridindeki yerleşimleri etkileyebilir.
Olası bir İstanbul depremi Türkiye’nin en büyük şehirlerinden birini derinden sarsacak ve milyonlarca insanı etkileyecektir. Hem can kaybı hem de ekonomik zararlar çok büyük olacaktır. Depremden etkilenen insanların psikolojik durumları da göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle, deprem bilinci oluşturma, kentsel dönüşümün hızlandırılması, toplanma alanlarının artırılması ve acil müdahale yollarının düzenlenmesi gibi önlemler acilen hayata geçirilmelidir.
Elektrik ve su kesintileri ne kadar sürecek?
Deprem sonrasında İstanbul genelinde elektrik ve su kesintileri yaşanacaktır. Büyük çaplı hasar gören altyapı nedeniyle bu kesintiler günler, hatta haftalar sürebilir. Özellikle şehir merkezine uzak bölgelerde su ve elektrik altyapısının hızlı bir şekilde onarılması zor olacaktır.
Hastaneler depreme dayanıklı mı?
İstanbul’daki birçok hastane eski binalarda faaliyet gösteriyor ve depreme dayanıklılık açısından risk teşkil ediyor. Deprem sonrası hastanelerin önemli bir kısmı hasar görebilir ve sağlık hizmetlerinde büyük aksamalar yaşanabilir. Ayrıca, yaralananlara müdahale edilmesi için hastanelerde yeterli kapasitenin olmaması durumu daha da zorlaştıracaktır.
Toplu taşıma nasıl etkilenecek?
Deprem sırasında metro tünelleri ve diğer toplu taşıma altyapıları hasar görebilir. Metro sisteminin bazı bölümlerinin çökmeye veya yıkılmaya karşı savunmasız olduğu tahmin edilmektedir. Deprem anında birçok metro istasyonu tahliye edilemeyebilir ve insanların tünellerde mahsur kalma riski bulunmaktadır.
Hangi bölgeler tsunamiye karşı savunmasız?
İstanbul’da Sahil bölgeleri özellikle Avcılar, Zeytinburnu, Bakırköy, Silivri ve Marmara kıyısındaki diğer yerleşimler tsunamiye karşı en savunmasız alanlar arasında yer almaktadır. Bu bölgelerde yer alan yapıların çoğu deniz kenarında yer aldığı için tsunami dalgalarının etkisiyle yıkılma riski yüksektir.
İstanbul’daki büyük çaplı bir deprem, Türkiye ekonomisini de derinden etkileyecektir. Hem konut hem de iş yerlerinin yıkılması, milyarlarca dolarlık bir ekonomik kayba yol açacaktır. Ayrıca, İstanbul sanayisinin büyük bir kısmı depremden zarar görecektir, bu da ülkenin üretim kapasitesini ciddi şekilde düşürecektir.
İstanbul dışındaki şehirler nasıl etkilenecek?
Olası bir Marmara depremi sadece İstanbul’u değil, Tekirdağ, Kocaeli, Bursa ve Balıkesir gibi çevre illeri de etkileyecektir. Özellikle Kocaeli ve Tekirdağ, fay hattına yakınlıkları nedeniyle ciddi hasar görebilir. Ancak, İstanbul’un büyüklüğü ve merkezi konumu nedeniyle İstanbul’daki kayıplar daha fazla olacaktır.
Uluslararası yardımlar nasıl organize edilecek?
Deprem sonrası Türkiye’ye birçok ülkeden yardım gelebilir. Ancak, havaalanları ve limanlar hasar görebileceği için bu yardımların ulaşımı da zorlaşacaktır. Atatürk Havalimanı ve Sabiha Gökçen Havalimanı’nın hasar görmesi, uluslararası yardımların koordinasyonunu geciktirebilir.
Gıda ve su erişimi nasıl sağlanacak?
Deprem sonrası İstanbul’da gıda ve su tedariki büyük bir sorun olacaktır. Özellikle depremden etkilenen mahallelerde, gıda ve suya erişim günlerce kesilebilir. Acil yardım ekipleri ilk müdahalede bulunsa da, bu ihtiyaçların düzenli olarak sağlanması zaman alacaktır.
Bu haberdeki bilgiler İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi (2020) ve OLASI İSTANBUL DEPREMİ İLE YAPILAN KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALIŞMALARI VE ALINAN ÖNLEMLERİN İRDELENMESİ (2021) adlı çalışmalardan elde edilmiş olup yorumlanmak suretiyle metne dönüştürülmüştür. Ayrıca, haber metninde yer alan görseller yapay zeka yardımıyla oluşturulmuştur.
Bu site birtakım çerezler kullanır
En iyi deneyimleri sunmak için, cihaz bilgilerini saklamak ve/veya bunlara erişmek amacıyla çerezler gibi teknolojiler kullanıyoruz. Bu teknolojilere izin vermek, bu sitedeki tarama davranışı veya benzersiz kimlikler gibi verileri işlememize izin verecektir. Onay vermemek veya onayı geri çekmek, belirli özellikleri ve işlevleri olumsuz etkileyebilir.
Fonksiyonel
Her zaman aktif
Teknik depolama veya erişim, abone veya kullanıcı tarafından açıkça talep edilen belirli bir hizmetin kullanılmasını sağlamak veya bir elektronik iletişim ağı üzerinden bir iletişimin iletimini gerçekleştirmek amacıyla meşru bir amaç için kesinlikle gereklidir.
Tercihler
Teknik depolama veya erişim, abone veya kullanıcı tarafından talep edilmeyen tercihlerin saklanmasının meşru amacı için gereklidir.
İstatistik
Sadece istatistiksel amaçlar için kullanılan teknik depolama veya erişim.Sadece anonim istatistiksel amaçlar için kullanılan teknik depolama veya erişim. Mahkeme celbi, İnternet Hizmet Sağlayıcınızın gönüllü uyumu veya üçüncü bir taraftan ek kayıtlar olmadan, yalnızca bu amaçla saklanan veya alınan bilgiler genellikle kimliğinizi belirlemek için kullanılamaz.
Pazarlama
Teknik depolama veya erişim, reklam göndermek için kullanıcı profilleri oluşturmak veya benzer pazarlama amaçları için kullanıcıyı bir web sitesinde veya birkaç web sitesinde izlemek için gereklidir.
En iyi deneyimleri sunmak için, cihaz bilgilerini saklamak ve/veya bunlara erişmek amacıyla çerezler gibi teknolojiler kullanıyoruz. Bu teknolojilere izin vermek, bu sitedeki tarama davranışı veya benzersiz kimlikler gibi verileri işlememize izin verecektir. Onay vermemek veya onayı geri çekmek, belirli özellikleri ve işlevleri olumsuz etkileyebilir.