2026 FIFA Dünya Kupası, futbolseverleri heyecanlandıracak bir yeniliğe ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor! Son gelen iddialara göre, turnuva finalinde Super Bowl’daki ünlü devre arası şovlarına benzer bir gösteri düzenlenecek. Bu şovun sahneye koyulması için dünya çapında ünlü isimlerle görüşmeler yapıldığı konuşuluyor.
Shakira ve Rihanna yeniden bir araya mı geliyor?
Kulislere düşen bilgilere göre, bu dev gösterinin sahne alacak yıldız isimlerinden Shakira ve Rihanna’nın adı geçiyor.
İki dünyaca ünlü ismin 2014 yılında birlikte söyledikleri “Can’t Remember to Forget You” şarkısıyla birçok platformda milyarlarca görüntülenme alarak büyük bir başarı yakaladıkları biliniyor. Şimdi, bu ikilinin 2026 Dünya Kupası finalinde yeniden bir araya gelmesi gündemde!
Futbolun zirvesinde müzik rüzgarı
Global Citizen sponsorluğunda yapılması planlanan bu devre arası şovunun sadece futbolseverleri değil, müzikseverleri de büyülemesi bekleniyor. Ancak bu iddialar henüz resmi bir açıklama ile doğrulanmış değil. Yine de Shakira ve Rihanna’nın 2026 Dünya Kupası’nda sahne alması durumu, şimdiden büyük bir merak konusu oldu.
Dünya, 2026 FIFA Dünya Kupası finalinde futbolun yanı sıra muazzam bir müzik gösterisini de izlemeye hazırlanıyor olabilir. Bu gelişmelerin doğrulanıp doğrulanmayacağı ise zamanla belli olacak. Son gelişmelerden haberdar olmak için bizi takip etmeyi unutmayın…
Futbolun taktiksel gelişimi, oyunun ortaya çıktığı ilk dönemlerden günümüze kadar birçok dönüşüm geçirdi. Bu dönüşümler oyunun kendisini, oyuncuların rollerini ve takım anlayışlarını derinden etkiledi. İşte karşınızda, futbolun başlangıcından itibaren günümüze uzanan süreçteki taktiksel evrimi…
19. yüzyılda futbol, İngiltere’de şekillenen kurallar çerçevesinde oynanmaya başlandı. Başlangıçta futbol tamamen kaotik bir yapıdaydı ve belirgin pozisyonlar bulunmuyordu. Oyuncular sahada serbestçe hareket ediyor, temel strateji bireysel yeteneklere dayanıyordu.
1800’lerin sonunda 1-2-7 gibi aşırı hücuma yönelik dizilişlerle başlayan taktiksel süreç, 1880’lerde yaygınlaşan ve daha sonra uzun yıllar etkisini sürdüren 2-3-5 formasyonuna evrildi. Bu dizilişte hücum hattı kalabalıktı ve savunma ikinci plandaydı. Dönemin oyun anlayışı, rakipten daha fazla gol atmak üzerine kurulu bir hücum felsefesine sahipti.
İlk taktiksel değişimler: Metodo ve WM dizilişleri
20. yüzyılın ilk çeyreğinde futbol taktikleri daha dengeli ve organize hale gelmeye başladı. Vittorio Pozzo yönetimindeki İtalya Millî Takımı, 1930’larda Metodo adı verilen 2-3-2-3 dizilişini geliştirerek futbol tarihinde önemli bir iz bıraktı. Metodo dizilişi, orta sahanın önemini arttıran ve hücum oyuncularının daha fazla geriye gelip orta sahayı desteklemesi fikrine dayanan ilk büyük değişimlerden biriydi.
Aynı dönemde İngiliz Herbert Chapman’ın öncülüğünde WM (3-2-2-3) dizilişi doğdu. Bu dizilişle savunma güvenliği artarken hücum ve savunma arasındaki denge sağlandı. WM, özellikle 1930’larda ve 40’larda Avrupa futbolunda hâkim olan temel dizilişti.
Defansif devrim: Catenaccio Sistemi
1950’li yılların sonlarına gelindiğinde futbol taktiklerinde önemli bir kırılma yaşandı. İtalyan teknik direktör Helenio Herrera tarafından geliştirilen Catenaccio sistemi, futbolda savunma ağırlıklı oyunun kapılarını açtı. Bu sistemde libero veya süpürücü olarak adlandırılan özel bir savunmacı, savunma hattının arkasında konumlanarak rakibin hücumlarını kesme görevini üstleniyordu.
Herrera’nın Inter Milan takımı, Catenaccio’yu uygulayarak uluslararası büyük başarılar elde etti ve bu sistem uzun yıllar boyunca İtalyan futbolunun karakteristiğini belirledi. Bu sistem, hücum odaklı futbol anlayışının yanında, defansif stratejilerin önemini ortaya koyarak futbolun daha taktiksel ve disiplinli hale gelmesini sağladı.
Total Futbol: Pozisyonların ötesinde bir anlayış
1970’lerde futbol dünyası, Rinus Michels yönetimindeki Ajax ve Hollanda Millî Takımı ile yeni bir devrimle karşılaştı: Total Futbol. Bu anlayış, oyuncuların sahada sabit pozisyonlara bağlı kalmamasına ve sürekli hareket halinde bulunarak pozisyon değiştirmelerine dayanıyordu.
Total Futbol anlayışıyla Johan Cruyff gibi futbolcular, sahada yalnızca tek bir pozisyonda oynamak yerine farklı görevleri üstlenebiliyorlardı. Oyuncular arasındaki paslaşma, pozisyon değiştirme ve sürekli hareket, takımların rakiplerine üstünlük sağlamasını kolaylaştırdı. Bu dönem futbolun estetik ve kolektif yapısının önemini de ortaya çıkardı.
Modern dönem: Tiki-Taka ve Gegenpressing
2000’lerin sonuna gelindiğinde futbol taktiklerinde önemli yeni akımlar ortaya çıktı. Bunların başında Pep Guardiola yönetimindeki Barcelona’nın uyguladığı Tiki-Taka sistemi bulunuyor. Tiki-Taka, topun mümkün olduğunca takımda kalmasını, kısa ve seri paslaşmalarla rakibi yormayı temel alıyordu. Bu taktik, özellikle 2009-2011 döneminde Barcelona’ya dünya futbolunda büyük üstünlük kazandırdı.
Diğer yandan, Alman teknik direktör Jürgen Klopp’un Borussia Dortmund ve Liverpool takımlarıyla uyguladığı Gegenpressing sistemi, futbol taktiklerine farklı bir yön verdi. Bu sistem, top kaybedildiği anda hızla topun geri kazanılması üzerine kurulu yoğun baskı anlayışını benimsemişti. Bu taktik rakiplerin hızlı ve organize çıkış yapmasını engelleyerek takımlara ciddi avantajlar sağladı.
Günümüz futbolu: Pozisyonel oyun ve İlişkisel Futbol
Günümüzde futbol taktikleri, pozisyonel oyun ve ilişkisel futbol olmak üzere iki önemli anlayış etrafında şekilleniyor. Pozisyonel oyun, Pep Guardiola’nın Manchester City’de başarıyla uyguladığı ve oyuncuların sahada belirli bölgeleri kaplayarak oyun kontrolünü sağlamaya çalıştığı bir sistemdir. Bu sistemde amaç, sahayı en iyi şekilde kullanarak hem hücumda hem de savunmada etkinliği artırmaktır.
İlişkisel futbol (Relationism) ise, oyuncuların hareketlerinin sabit bölgelerden ziyade takım arkadaşlarının pozisyon ve hareketlerine göre şekillenmesini savunur. Xabi Alonso’nun Bayer Leverkusen takımı günümüzde bu anlayışı başarıyla uygulamaktadır. İlişkisel futbol, takımların sahada sürekli hareket ve iletişim halinde olmasını gerektirir.
Futbolun evrilen yüzü
Futbolun taktiksel gelişimi, ilk günlerden günümüze kadar sürekli bir değişim ve evrim sürecinde ilerledi. Başlangıçta bireysel yeteneklere dayanan kaotik oyundan, organizasyonun ve takım oyunlarının ön planda olduğu modern futbol anlayışına gelindi. Bugün, hem pozisyonel hem de ilişkisel oyun yaklaşımları futbolun taktik zenginliğini artırırken, oyunun daha stratejik ve sistematik hale gelmesini sağlıyor.
Bu taktiksel evrim, futbolun sadece fiziksel bir oyun değil, aynı zamanda karmaşık bir strateji oyunu olduğunu ortaya koymaktadır. Bu değişimler futbolun, dünyanın en popüler sporu olmasındaki en büyük etkenlerden biridir ve gelecekte de oyunun taktiksel açıdan sürekli gelişmeye devam edeceği açıktır.
Futbolseverler bir maçı izlerken sadece oyuna odaklanır. Oysa arka planda onlarca kamera, uzman ekipler ve teknolojik sistemler kusursuz bir yayın için çalışır. Peki bir futbol maçı kaç kamera ile çekiliyor?
Canlı futbol yayınları, spor dünyasının en çok izlenen ve en çok yatırım yapılan içerikleri arasında yer alıyor. Ancak milyonların izlediği bir maçın ekranlara bu kadar net, akıcı ve çok açılı şekilde yansıtılması; arkasında ciddi bir teknik organizasyonu barındırıyor. İşte bu organizasyonun en temel taşlarından biri: kameralar. Yayın kalitesi ve organizasyon büyüklüğüne göre değişse de, bir futbol maçında ortalama kaç kamera kullanılıyor?
Amatör ve yerel lig maçları (1–3 kamera)
Amatör karşılaşmalar ya da altyapı müsabakalarında çoğu zaman yalnızca tek bir kamera kullanılır. Bu kamera genellikle orta sahanın karşısına konumlandırılır ve geniş açıyla tüm oyunu çeker. Bazı durumlarda ikinci veya üçüncü bir kamera, kalelere yakın bölgelere ya da tribünlere yerleştirilerek destek sağlanır. Ancak tekrar, yakın plan ya da farklı açılar çok sınırlıdır.
Profesyonel Ligler (10–20 kamera)
Süper Lig, Premier League, La Liga gibi üst düzey liglerde ortalama 12 ila 20 kamera kullanılır. Bu kameralar farklı görevlerle yayını destekler:
Ana kamera (genel oyun görüntüsü)
Yakın plan kameralar (teknik direktör, oyuncular, kenar çizgi)
Gol çizgisi kameraları
Ters açı kameraları
Tribün kameraları
VAR sistemine bağlı sabit kameralar Bu tür yayınlarda tekrarlar, istatistikler ve slow-motion görüntüler için ayrı kameralar devrededir.
Uluslararası turnuvalar–Şampiyonlar Ligi–Dünya Kupası (30+ kamera)
Büyük organizasyonlarda ise yayıncılık adeta bir sanat halini alır. FIFA Dünya Kupası ya da UEFA Şampiyonlar Ligi gibi etkinliklerde 30 ila 40 kamera aynı anda çalışır. Kullanılan özel kamera sistemleri:
Spidercam: Sahanın üstünden kayan havadan çekim kamerası
Carver’s Angle: Teknik detayları yakalamak için düşük açı kamerası
Taktik kamera: Oyunun genel yapısını izlemek için tam saha görünümü sağlar
Super Slow-Motion: Kritik anları kare kare analiz için
Isı haritası ve yapay zekâ destekli analiz kameraları
Drone ve vinç sistemleri
Kameraların görev dağılımı
Her kamera bir görevle sahadadır. İşte bazı görev dağılımları:
Main Camera: Maçın temel görüntüsünü sağlar
Reverse Angle: Oyunu ters taraftan izlemek için kullanılır
Touchline Camera: Teknik alan ve oyuncu değişikliklerini çeker
Goal Line Camera: Topun çizgiyi geçip geçmediğini analiz eder
Stands Camera: Tribün atmosferi ve coşku görüntüleri için
Close-Up Camera: Gol sevinçleri, itirazlar, teknik direktör tepkileri
VAR (Video Yardımcı Hakem)
VAR sistemi, sahadaki yayın yükünü daha da artırır. Her kale çizgisi, ceza sahası, ofsayt çizgisi ve taç çizgisi belirli açılardan sabit kameralarla izlenir. VAR için ek olarak ortalama 8 kamera daha gereklidir.
Hollandalı kick boks efsanesi Rico Verhoeven, dövüş sporları dünyasında adını altın harflerle yazdırmış bir isim. Hem ringdeki başarısı hem de karizmatik kişiliğiyle tanınan Verhoeven, Glory Kickbox organizasyonunun ağır sıklet şampiyonu olarak uzun yıllardır zirvedeki yerini koruyor. İşinin En İyisi serimizde bugün “Kick boksun Kralı” var. İşte karşınızda Rico Verhoeven…
Rico Verhoeven, 10 Nisan 1989 tarihinde Hollanda’nın Bergen op Zoom şehrinde dünyaya geldi. Sporla tanışması henüz beş yaşındayken gerçekleşti. Babası, karate alanında siyah kuşak sahibi bir sporcu olduğu için Rico’nun ilk hocası oldu. Küçük yaşta Kyokushin karate ile başlayan Verhoeven, yedi yaşında kick boksa geçiş yaptı. Fiziksel yapısı ve olağanüstü yeteneği sayesinde yaşıtlarından çok daha hızlı bir gelişim gösterdi. 16 yaşına geldiğinde, büyük bedeni nedeniyle yetişkinlerle mücadele etmeye başladı ve bu, onun profesyonel kariyerinin temelini attı.
İlk profesyonel maçına 2004’te çıktı
Rico Verhoeven, dövüş dünyasına profesyonel olarak 30 Nisan 2005 yılında adım attı. İlk maçında Wilbert Dam ile karşılaşan sporcu, müsabakayı galip tamamladı. Ancak bu, onun için sadece bir başlangıçtı. Kısa sürede K-1, It’s Showtime ve Superkombat gibi prestijli organizasyonlarda boy göstermeye başladı. 2012 yılının sonunda ise kariyerinin dönüm noktası olan ve aynı yıl kurulan Glory Kickbox organizasyonuna katıldı.
Glory’de yalnızca 1 defa mağlup oldu
Glory’deki ilk ciddi sınavı, 16 katılımcılı bir turnuvada gerçekleşti. Rus dövüşçü Sergei Kharitonov’u puanla yenen Verhoeven, çeyrek finalde ise 2 metre 12 santimlik efsane Semmy Schilt’e yenildi. Bu onun Glory’deki ilk ve tek mağlubiyeti oldu.
Schilt, daha sonra turnuvayı kazanırken, Verhoeven bu maçı “kariyerinin en zorlu sınavı” olarak tanımladı.
Gökhan Saki’yi de devirdi
Rico Verhoeven’in asıl çıkış noktası, 2013 yılında Glory’nin ağır sıklet turnuvasını kazanmasıyla oldu. Chicago’da düzenlenen turnuvada yarı finalde Türk asıllı Hollandalı dövüşçü Gökhan Saki’yi, finalde ise Rumen Daniel Ghiță’yı yenerek şampiyonluk kemerini beline taktı.
21 Haziran 2014’te ise Daniel Ghiță ile bir kez daha karşılaştı ve bu kez boşta olan Glory Dünya Ağır Sıklet Şampiyonluğu ünvanını resmi olarak kazandı.
Ünvanını kazandıktan sonra hiç yenilmedi
O tarihten bu yana Verhoeven, ünvanını defalarca savundu. Errol Zimmerman, Benjamin Adegbuyi, Mladen Brestovac ve Anderson Braddock Silva gibi güçlü rakipleri birer birer devirdi. 2025 itibarıyla, Verhoeven’in kick boks kariyerinde 60’ın üzerinde galibiyet bulunuyor. Yüzde 80’in üzerindeki kazanma oranı, onun ringdeki dominasyonunu gözler önüne seriyor.
Badr Hari’yi 2 maçta da nakavt etti
Rico Verhoeven’in kariyerinde en çok konuşulan anlardan biri, Faslı kick boks efsanesi Badr Hari ile olan mücadelesiydi. 10 Aralık 2016’da Almanya’nın Oberhausen kentinde gerçekleşen Glory Collision etkinliğinde iki dev karşı karşıya geldi. Hari, maç öncesi Verhoeven’i ilk rauntta nakavt edeceğini iddia etse de, mücadele ikinci rauntta Hari’nin kol sakatlığı nedeniyle yarıda kaldı. Verhoeven, bu teknik nakavtla 50. galibiyetini elde etti.
Jamal Ben Saddik’ı da iki defa yendi
Verhoeven’in bir diğer unutulmaz rakibi, Faslı dev Jamal Ben Saddik’ti. 2011’de Ben Saddik’e yenilen Verhoeven, 9 Aralık 2017’de Glory 49’da rövanşı aldı. 2 metre 5 santim boyundaki Ben Saddik’e karşı 1 metre 96 santimlik Verhoeven, fiziksel olarak tarihin en büyük kick boks maçlarından birine imza attı. Beşinci rauntta rakibini teknik nakavtla deviren Verhoeven, ünvanını bir kez daha korudu. Bu mücadele, onun dayanıklılığını ve stratejik zekâsını kanıtladı.
Boks ve MMA’de de maçlara çıktı
Rico Verhoeven, sadece kick boksla sınırlı kalmadı. 2014’te profesyonel boksta Macar Janos Finfera’yı nakavtla yendi. 2015’te ise MMA sahnesine adım atarak Rumen Viktor Bogutzki’yi ilk rauntta mağlup etti. Ayrıca Hollywood’a göz kırpan Verhoeven, Kickboxer: Retaliation filminde küçük bir rol aldı ve 2022’de yayınlanan RICO: Dream Big adlı belgesel serisiyle hayranlarına özel hayatından kesitler sundu.
Rico Verhoeven’ın kişisel hayatı
Rico Verhoeven, eski eşi Jacky Duchenne ile evliliğinden iki kız (2011 ve 2015 doğumlu) ve bir erkek (2017 doğumlu) çocuğa sahip. Aile babası kimliğiyle tanınan Verhoeven, ringdeki sert imajının aksine sempatik ve yardımsever bir kişiliğe sahip. 2019’da Hollanda’da “En İyi Sporcu” kategorisinde The Best Social Award’u kazanan sporcu, sosyal medyada da aktif bir şekilde yer alıyor.
Kimileri onun tarzını sıkıcı buluyor
Kick boks tarihinde gelmiş geçmiş en iyi sporculardan biri olan Verhoeven’ın tarzı, kimileri için sıkıcı geliyor. Soğukkanlı duruşu, şovdan uzak yumruk ve tekmeleri epey tartışılıyor. Ringdeki hakimiyeti içinse hiçbir şey söylenemez doğrusu… Ne rakiplerinin oyununa geliyor ne de disiplininden taviz veriyor. Kick boksun amacı kazanmaksa o bunu çok iyi başarıyor. Diyecek çok da bir şey yok, o belki de kick boks tarihinin gördüğü en dominant sporcu…
Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’nda Türkiye, madalya tablosunda beklentilerin gerisinde kaldı. Şu ana kadar 3 gümüş ve 5 bronz madalya ile toplamda 8 madalya kazanan Türkiye, altın madalya sevinci yaşayamadı. Bu sonuçla Türkiye 64. sırada yer alıyor.
Madalya hedefimize ulaşamadık
Özellikle altın madalya konusunda yaşanan sıkıntı, Türk spor camiasında büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Geçmiş olimpiyatlardaki performanslara kıyasla bu sonuç, sporcularımızın ve antrenörlerimizin daha fazla çalışması gerektiğini gösteriyor. 3 gümüş madalyadan birisini 10 metre havalı tabanca ile Yusuf Dikeç ve Şevval İlayda Tarhan alırken, Dikeç kazandığı madalyadan çok atışıyla dünyanın gündemine geldi.
Tokyo’nun bir hayli gerisinde kaldık
Önceki olimpiyatlarda daha iyi sonuçlar elde eden Türkiye, özellikle Tokyo 2020’de 2 altın, 2 gümüş ve 9 bronz madalya kazanarak dikkat çekmişti. Ancak Paris 2024’te bu başarıyı tekrarlayamamak, sporseverleri üzdü.
Hangi ülke zirvede?
Madalya tablosunun zirvesinde ise Çin yer alıyor. 40 altın, 27 gümüş ve 24 bronz madalya ile Çin, bir kez daha olimpiyatların en başarılı ülkesi olduğunu gösterdi. Onu sırasıyla 39 altın madalya ile ABD ve 20 altın madalya ile Japonya takip ediyor.
Sporcu Yetiştirme Sisteminin Revize Edilmesi: Sporcuların erken yaşlardan itibaren sistematik bir şekilde yetiştirilmesi,
Maddi Desteğin Artırılması: Spor branşlarına daha fazla kaynak ayrılması,
Antrenör Eğitimi: Antrenörlerin sürekli olarak eğitimlerden geçirilmesi,
Bilimsel Çalışmalar: Spor bilimlerine daha fazla önem verilmesi,
Uluslararası İşbirlikleri: Diğer ülkelerle ortak projeler yapılması gibi çözüm önerileri sunulabilir.
Paris 2024 Olimpiyat Oyunları, Türkiye için beklenenden daha zorlu geçti. Elde edilen sonuçlar, Türk sporunun daha çok çalışması gerektiğini gösteriyor. Ancak umutsuzluğa kapılmak yerine, bu durum bir dönüm noktası olarak kabul edilmeli ve geleceğe yönelik daha sağlam adımlar atılmalıdır.
Türk sporunun gururu Yusuf Dikeç, European Shooting Confederation tarafından 2012 yılında Finlandiya’da düzenlenen Hava Tabancası Dünya Şampiyonası’nda büyük bir başarıya imza atarak gümüş madalya kazandı. Bu önemli başarı, Türk spor tarihinde atıcılık dalında önemli bir dönüm noktası olarak kayıtlara geçti.
Yarışmanın en zorlu anlarında bile soğukkanlılığını koruyan Dikeç, gösterdiği üstün performansla tüm dünyanın dikkatini çekti. Dünya şampiyonu olmaktan sadece bir adım uzak kalan sporcumuz, elde ettiği bu büyük başarıyla Türk spor camiasını sevince boğdu.
Yusuf Dikeç kimdir?
Yusuf Dikeç, Türk sporunun önemli figürlerinden biri olarak, özellikle atıcılık alanındaki başarılarıyla tanınır. 1 Ocak 1973’te Kahramanmaraş’ta doğan Dikeç, Jandarma Gücü Spor Kulübü bünyesinde spor hayatına devam etmektedir.
Genç yaşlarından itibaren atıcılığa olan ilgisiyle dikkat çeken Dikeç, kısa sürede büyük başarılar elde etmeye başladı. Disiplinli çalışmaları ve yeteneği sayesinde milli takıma kadar yükseldi. Tabanca kategorilerinde Türkiye’yi birçok uluslararası arenada temsil etti.
Olimpiyatlarda başarıyla temsil etti
Yusuf Dikeç, 2012 Londra Olimpiyatları’nda 10 metre havalı tabanca ve 50 metre tabanca dallarında ülkemizi temsil etti. Bu önemli organizasyonda ülkemizi en iyi şekilde temsil eden sporcularımızdan biri oldu. 2016 Rio Olimpiyatları’nda da yer alan Dikeç, 50 metre tabanca kategorisinde mücadele etti. 2024 Paris Olimpiyatları‘nda ise karma 10 metre havalı tabanca dalında madalya kazanarak büyük bir başarıya imza attı.
Akdeniz Oyunları’nda altın madalya aldı
Olimpiyatların yanı sıra Dikeç, birçok uluslararası ve ulusal yarışmada da madalyalar kazandı. Özellikle Akdeniz Oyunları’ndaki başarıları dikkat çekicidir. 2013 yılında Mersin’de düzenlenen Akdeniz Oyunları’nda bir altın ve bir gümüş madalya kazanarak ülkemize büyük sevinç yaşattı.
Bu site birtakım çerezler kullanır
En iyi deneyimleri sunmak için, cihaz bilgilerini saklamak ve/veya bunlara erişmek amacıyla çerezler gibi teknolojiler kullanıyoruz. Bu teknolojilere izin vermek, bu sitedeki tarama davranışı veya benzersiz kimlikler gibi verileri işlememize izin verecektir. Onay vermemek veya onayı geri çekmek, belirli özellikleri ve işlevleri olumsuz etkileyebilir.
Fonksiyonel
Her zaman aktif
Teknik depolama veya erişim, abone veya kullanıcı tarafından açıkça talep edilen belirli bir hizmetin kullanılmasını sağlamak veya bir elektronik iletişim ağı üzerinden bir iletişimin iletimini gerçekleştirmek amacıyla meşru bir amaç için kesinlikle gereklidir.
Tercihler
Teknik depolama veya erişim, abone veya kullanıcı tarafından talep edilmeyen tercihlerin saklanmasının meşru amacı için gereklidir.
İstatistik
Sadece istatistiksel amaçlar için kullanılan teknik depolama veya erişim.Sadece anonim istatistiksel amaçlar için kullanılan teknik depolama veya erişim. Mahkeme celbi, İnternet Hizmet Sağlayıcınızın gönüllü uyumu veya üçüncü bir taraftan ek kayıtlar olmadan, yalnızca bu amaçla saklanan veya alınan bilgiler genellikle kimliğinizi belirlemek için kullanılamaz.
Pazarlama
Teknik depolama veya erişim, reklam göndermek için kullanıcı profilleri oluşturmak veya benzer pazarlama amaçları için kullanıcıyı bir web sitesinde veya birkaç web sitesinde izlemek için gereklidir.
En iyi deneyimleri sunmak için, cihaz bilgilerini saklamak ve/veya bunlara erişmek amacıyla çerezler gibi teknolojiler kullanıyoruz. Bu teknolojilere izin vermek, bu sitedeki tarama davranışı veya benzersiz kimlikler gibi verileri işlememize izin verecektir. Onay vermemek veya onayı geri çekmek, belirli özellikleri ve işlevleri olumsuz etkileyebilir.